Medium 8d82bcbc5c7e88d46cdcda824c44ad1fb6975694

Özdemir Erdoğanın 1968 deki gitar yarışmasında kazandığı birincilik ödülü göz önüne alınırsa, geçen zaman içinde, gitar icracılarındaki değişiklikler, müzik çevrelerince rahatça görülecektir. Albümdeki son eser (No:10) 1967de kaydedilmiştir. Zamanın tahribatına rağmen iyi bir örnektir. 1956'da sahip olunan ilk gitar, o günlerde söylediğim Rock şarkılarına eşlik etmek içindi. Yedek subay öğretmenliğim sırasında tanıştığım kontrbass'çı Jazz sever Eray Turgay, müzik çevrelerine ve otoritelere (Arif Mardin, Emin Fındıkoğlu) beni ümit veren bir gitarist olarak tanıttı. Oysa ben, gitarıyla ve öğrenebildiği 3-5 akorla, Söylediğim rock şarkılarına eşlik eden bir müzisyen adayı idim. Meraklıydım, müziği öğrenmek için her tarafa koşturuyordum. Cüneyt Sermet'in (Piyanist Hüseyin Sermet',n babası) filmlerle bezenmiş Jazz günlerindeki açıklamalı programları ufkumuzu açıyordu. Bu ve benzeri çalışmalar bir yandan Amerikan kütürünün tanıtılmasını ve yayılmasını sağlarken, bizim gibi azgelişmiş ülke müzisyenlerini görgü ve bilgisini geliştiriyordu. Ülkemizde 1955-56 yıllarında gösterime giren Rock Around The Clock filmi benim gibi birçok gencin müziğe yönelmesine neden olmuştur.

1963-64 Emin Fındıkoğlu Amerika'da aranjörlük eğitimi gördüğü Berklee Müzik Okulu'ndan yeni dönmüştü, dahil olduğum İsmet Sıral orkestrasına birkaç düzenleme yaptı, diğer elemanları bilmem ama ben bunalıma girmiştim. Çaresizlik içinde önümdeki notalara bakıyordum. 1962 de Eray ile beni evinde kabul eden Arif Mardin çok nazik ve hoşgörülüydü. (Taksim Gümüşsuyundaki Alman sefaretinin Dolmabahçe yönündeki ara sokaktan sonraki ilk evde oturuyordu) ne biliyorsan onu çal dedi, piyanosu ile bana eşlik etti. Birkaç Rock şarkısından sonra, hızlı solo yapamıyorum diye üzülme, sende Count Bassie'nin gitaristi Freddie Green gibi ritm gitar çalarsın, çok iyi Swing'in var dedi.

Görüşmelerimiz 80'li yılların ortalarına kadar devam etti. Eşimle birlikte N.Y'ta Central park yakınındaki evlerinde akşam yemeğine davet ettiler. Eşleri Latife hanımefendinin ev sahipliğinde çok hoş bir yemek sohbetiydi. Enteresan bir rastlantı, telefon çaldı Türkiyeden Erol Simavi aıryordu özetle, masrafları kendisi tarafından karşılanmak üzere Ajda ve Nükhet'e plak yapmak istediğini, prodüktörlüğünü Arif'in yapmasını söylüyordu. Telefon nazikçe dialoglarla kapandıktan sonra Arif bana dönerek; Erol buradaki müzikal işleyişi hiç bilmiyor, keşke herşey para ile halledilse dedi. Ertesi gün bana Atlantik stüdyolarını gezdirdi, çalışma koşullarını anlattı, kayıt sırasında kontrol odasında en az 3 kişi bulunuyor, bizdeki gibi ses kontrollerini mikserin başındaki kişinin o günkü ruhsal performansına teslim etmiyorlar. Amerikadaki çeşitli temaslardan sonra, klasik müziğimizin, bugünkü ABD yönetiminin gözünde hiçbir şansının olmadığını gördüm. Halk müziğimiz iyi İngilizce sözler yazılırsa belki, bırakın AMerikada, Türkiyede bile klasik müziğimizin ticari değeri sıfıra yaklaştı. 80'lerden itibaren bütün Dünyada yeni bir kültür geliştirdiler, gençlik bunu seve seve kabul etti. (azgelişmiş ülkemiz yaşanmamış yılların acısını çıkarıyor) bu arada eşsiz tabiat varlıklarımızın mirasını yiyoruz ama ne yapalım moda pahalı., ya çakmalarla idare edeceğiz ya da diyetini ödeyeceğiz. Ben 1930, 40, 50'li yılların romantik kuşağındanım 1960 ve 70'ler güzeldi. 1980'den sonraki tempo bana göre değil. Fikrimce müzik sadece tahrik ve tüket,m aracı değildir. Bu hıza ayak uydurmaya çalışan, icabında doping alarak bunalıma düşenleri biliyoruz. Biz Müziğin sakinleştiren, rehabilite eden, ruhları yücelten yanlarını seviyoruz. Buna zaman zaman herkesin ihtiyacı var. Yurda döndükten sonra müzisyenliğe Amerika'da devam etmek fikrini aklımdan sildim. 60- 80 arası muhteşem yıllardı. 1980'den sonra Dünya müziğini yönetenler daha görsel ve agresif (dans, sex, ilgi çekici sansasyonel çılgın gösterilerle süslenen bir müzikal tarza yöneldiler) Atlantik plak şirketinin Warner Bros yönetimine girmesiyle birlikte kuvvetle muhtemel Arif Mardin'in de taddının kaçtığını zannediyorum. Her ne kadar Nora Jones'la Grammy ödülü kazandılarsada Warner Bros yöneticileri ikinci bir Nora Jones albümüne sıcak bakmadılar. USA'da büyük patronla görüşmemizden sonra mesajı almıştım.. 70'lerin izlerini taşıyan romantik tarzlara geçiş yoktu. Yöresel, folklorik, mistik çalışmalar ilgi alanları dışındaydı. Günümüz modelini belirleyenler daha çok yönlü bir dünya müziği istemiyorlardı. 8 Aralık 1980'de John Lennon öldürüldü ve bence romantik devir kapandı. 2001'de Arif Mardin Atlantik Müzikten emekli oldu ve 25 Haziran 2006'da öldü. 14 Aralık 2006'da Ahmet Ertegün öldü, aslında Tarkan'a samimi olarak albüm yapmak istiyordu fakat büyük patronlara kabul ettiremediği kanısındayım. Tarkan Warner Brosun konseptine romantik kalmıştı. 80'lerden sonra oluşan yeni müzikal model bana göre değil,. yarım buçuk tekliflere rağmen ülkeme döndüm ve geleneksel kültürümüze hizmdet için kolları sıvadım. 1987'de İkinci Bahar, 1990'da Yorumcu 1994'te Trük Müziği Yorumları, 1996'da Halk Müziği Yorumları, 1999'da Türk Müziği Yorumları-2, 2004'te Gitarım Türkü Öğrettim (Enstrumantal), 2009'da Boyabat Pirinci... Hep bu yeni Amerikan müzik tarzına karşı direnişin sembolleriydiler. ALbümler bir ölçüye kadar başarılıydılar ama yükselen pop müziği karşısında marjinal kaldılar.. Gücümüz yetmedi.. Geriledik.. Ama bitmedik. Yeni Amerikan tarzı müzik bütün iletişim yollarını tutmuştu (no way out) yerli medya ise kraldan çok kralcıydı.. Yerli değerler görmezden geliniyor ancak taklitçi ve hormonlu yerliler hadlerini bilerek yöresel ödüllerle vaziyeti idare ediyorlardı. Yabancı ülkelerde mülk edinmeler, lüks arabalar... Amerikan yüksek sosyetesi hayat tarzı bakir halkımızı özendirecek ve tüketime yönlendirecek şekilde sergileniyordu. Bu ortamda kendine özgü bir şeyler üretmenin imkanı yok denecek kadar azdır. Bu albümde 10 eser var. 5'i ülkemiz bestecilerinin, 5'i dünyanın en büyük Jazz müzisyenlerinin eserleri. Yıllardır söyleye geldik, bir müziğin kalitesi türüyle ilgili değildir, onu icra edenlerin kalitesiyle ilgilidir. 1971den beri ülkemin sesini tüm dünyada duyurmaya çalışan bir müzisyenim. Zor şartlara rağmen, elimizden geldiğince çalışmalarımıza devam edeceğiz ve çok ümitli olduğum genç müzisyenlere mütevazı katkılar sunmayı amaçlıyoruz.

Özdemir Erdoğan
Mayıs 2014


ekleyen: reb • katkıda bulunanlar ymuse