Hikaye malum, üniversite sıralarında kafaca çok iyi anlaşan ve aynı müzisyenleri dinleyen iki arkadaş bir araya gelerek bir grup kurarlar, onların grubu da 92’de kurulmuş. Boğaç okulu bitirmiş, bir şirkette 07.00-19.30 çalışıyor, Cüneyt ise okulunun baba öğrencilerinden. Grubun enterasan ismi D-100, e-5’in diğer ismi. D-100 insanları biraraya getiren kocaman bir yol, elemanların hem evleri hem okulları Marmara Üniversitesi bu yolun üzerinde.
Cüneyt bir uzun zamandır İletişim Kitabevi’nde Boğaç ise özel bir şirkette çalışıyor. İster istemez insanın aklına ‘‘Bu çocuklar part-time müzik yaparken tuhaf bir bölünme yaşamıyor mu?’’ sorusu geliyor. İşte cevap: ‘‘Yaptığın müzik gerçekse, sözler yaşanmışsa böyle bir şey yaratmıyor. İşteyken öğlen yemeğinde bile kafanda melodiler oluşuyor bu yüzden de bazen yumuşak bazen agresif melodiler çıkıyor.’’ Sert melodiler herhalde patrondan fırça yedikleri zaman çıkıyor.
D-100’ün ikinci albümlerinin adı ‘‘Blues Şehri’’ ama ‘‘asla blues yapmıyoruz’’ diyorlar. Belli bir müzik türleri yok ve sınıflandırılmalardan hoşlanmıyorlar. Blues’un ‘‘daha çok mavi daha çok hüzün‘‘ kısmıyla ilgileniyorlar. ‘‘Müziğimiz zaman zaman sosyal içerikli gürültü hesabı akıp gidiyor’’ diyorlar. Sosyal içerik konusunda onlarla tamamen aynı fikirdeyiz, albümü dinlerseniz bize hak vereceksiniz çünkü sözler tam da duyarlı çocukların yazacağı türde. ‘‘İyi kötü biraz birikimimiz var, birikimi olmadan müzik yapanları da kınıyoruz’’ diyor Cüneyt. Belli ki onlar çok kitap okumuşlar, zaten daha önce de belirttiğimiz gibi Cüneyt de kitapçıda çalışıyor.
Kaynak: Last.fm
Bu sayfada bulunan metinlerin kaynağı sonunda belirtilmiştir. İçeriklerin hatalı ya da uygunsuz olduğunu düşünüyorsanız lütfen bizi bilgilendirin.