Ünlü besteci George Gershwin 1937 yılında daha 38 yaşında iken beynindeki bir tümör nedeniyle ölünce Amerikan basını ağız birliği etmişcesine «sahip olduğumuz en iyi müzisyen artık yaşamıyor» yollu başlıklar atmıştı. Gershwin, döneminin yalnızca en iyisi değil, aynı zamanda en popüleriydi de. Jopera, klasik… Gershwin’de her sınıftan insanların hoşlanabileceği bir şey vardı. Rusya’dan Amerika’ya göç eden Gershovitz’ler New York’da 1898 yılında doğan ikinci oğullarına Jacop adını verdiler. Ondan iki sene önce doğan diğer oğullarının adı ise İsrael’di. Ama baba Gershovitz çocuklar dünyaya gelmeden önce, Moşe olan adını Morris’e; Gershovitz olan soyadını da Gershwin’e çevirmişti bile. İsrael okuyup yazmaya meraklı bir çocuk gibi görünüyordu ama, kardeşi Jacop’un eğilimi pek belli değildi.
Bir gün, Jacop 12 yaşındayken eve bir piyano geldi. İlerde adını George’a soyadını da Gershwin’e dönüştürecek olan Jacop’un (aile nedense isim değiştirmeye pek meraklıydı) hayat çizgisi de belki o yıl değişti. Halbuki, piyano ağabeyi için alınmıştı. Ama ağabeyi piyanoyu değil, kitapları tercih ettiğini belli etmişti. Küçük George’un ilk piyano öğretmeni bir komşu hanımdı. İki yıl sonra ise konser piyanisti olmak amacıyla Charles Hambitzer’den ders almaya başladı. Ama aklı hep jazz’da ve müzikallerdeydi. Piyanonun eve girişinden sadece 4 yıl sonra, genç Gershwin ilk profesyonel işini aldı. 15 yaşında okulu bırakmış ve bir müzik yayıncısında, şarkıları tanıtıcı piyanist olarak çalışmaya başlamıştı. Yıl: 1914
O yıllarda Amerika’da, müzik yazarlarının bir ortak saptamasına göre, uluslararası bir popülerlik kazanan ilk Amerikan müzik türü olan Ragtime fırtınası esiyordu. Ragtime’da ağırlık piyanodaydı, ama hepsi bu kadar değildi.siyahların Batı Afrika’dan getirdikleri müzikleri (ve banjo) türün temel taşlarından biriydi. Özellikle Ragtime, dünya popüler müziğini etkileyen ilk Afro-Amerikan müzik türü oldu. En ünlü ragtime bestecisi ise Irving Berlin’di. Schott Joplin’in piyano için yazdığı rag parçaları da, Chopin’le kıyaslanabilecek kadar yetkindi. Ragtime’ı Jazz izledi. Jazz’ın çıkışı genellikle, 20. yüzyılın başı olarak kabul edilir. Yaratıcıları yine siyahlardı. Jazz etkisini yıllarca sürdürdü. (hala da sürdürüyor). Kısaca jazz, ragtime gibi, daha çok akademik ve nostaljik konumuna düşmedi.
Işte genç Gershwin’i yetişme çağında en çok etkileyen, klasik teknikler kadar, ragtime ve jazz oldu.
Gershwin başından beri hep Broadway için yazdı. Notaları basılıp satışa sunulan ilk eserinin adı pek uzundur. «When you want ‘em, you can’t get ‘em when you’ve got ‘em you don’t want ‘em»
İlk önemli başarısını ise 1919 yılında ünlü şarkıcı Al Jolson’ın söylediği «Swanee» adlı bestesiyle kazandı. Al Jolson’ın «Sinbad» adlı şovunda kullandığı parça iki milyon sattı; parçanın notasının satışı ise bir milyonu geçmişti. Al Jolson şarkıyı yüzünü siyaha boyayarak, elinde eldivenler ve diz çökmüş bir halde söylüyordu. Siyaha boyanmış bir beyaz yüz liberallerin pek hoşuna gitmedi. Gershwin bu arada ilk müzikali olan «La la Lucille»i de yazmıştı.
1920 - 24 yılları arasında «George White’s Scandals» adlı yapıma şarkılar yazdı. Birçok şarkının söz yazarı ağabeyi Ira (eksi adıyla, Israel) Gershwin’di. İki kardeş 1924 yılında her şeyiyle kendilerinin olan ilk müzikallerini yazdılar: «Lady Be Good».
Müzikalin «hit» parçası hala keyifle dinlenen «The Man I Love»dı. «George White’s Scandals» için yazdığı en ünlü eser ise 1922 tarihli «Blue Monday Blues»du. Eser toplam 20 dakika süren bir jazz-operaydı. Dönem ırkçılığın kol gezdiği bir dönemdi ve siyahların rollerini yüzlerini boyamış beyazlar oynuyordu.
Kaynak: Last.fm
Bu sayfada bulunan metinlerin kaynağı sonunda belirtilmiştir. İçeriklerin hatalı ya da uygunsuz olduğunu düşünüyorsanız lütfen bizi bilgilendirin.