Acılarını türküleriyle yoğuran ozan:

Mehmet Koç

HÜSEYİN KIVANÇ

İSTANBUL

Mehmet Koç adı 12 Eylül askeri darbesinden önceki dönemde çok bilinen bir addı. Devrimci gecelerin yıldızıydı. Tek 45’lik plağını Ruhi Su’nun desteğiyle çıkaran Mehmet Koç, daha sonra birçok 45’lik plak ve kaset yaptı. Söylediği türküler nedeniyle işkenceler gördü, cezaevlerinde kaldı ve uzun süreler yargılandı. 12 Eylül döneminden sonra Fransa’ya gitti; ailesiyle birlikte Paris’te yaşadı. Orada da müzik ve resim çalışmalarını sürdürdü. Fransa’da üniversite eğitimi gördü ve akademik kariyer yaptı.

Şimdilerde yeni bir kaseti çıktı Mehmet Koç’un: «Ses Verin Sesime Dağlar». Söz ve müziğinin tümünün kendine ait olan bu yeni albümle ilgili olarak ve bugüne kadarki müzik serüvenini Mehmet Koç’la konuştuk.

-Mehmet Koç müziğe nasıl başladı?

Liseyi bitirdikten sonra daha çok şehirli çocuklarla arkadaşlık kurmuştum. Şehirli çocuklar bana, türkülerin geri bir kültür olduğunu ima ediyorlardı. Bunların etkisiyle saz çaldığımı bile saklayacak, türküler söylemeyecektim.

Üniversiteye başladığımda gitar, bateri, bas çalan 5 arkadaşımı bir araya getirerek Ankara Ekspresi adlı müzik grubunu kurdum. Yabancı şarkılara Türkçe sözler yazıyor ve söylüyorduk. O yıllarda kabul gören müzik de buydu. Bu da sanki ilerici müzik budur gibi geliyordu bize.

O günlerde büyük müzik ustası Ruhi Su’yu tanıdım. Yayıncı Remzi İnanç benim bağlama çaldığımı biliyordu ve bir akşam Ankara Bahçelievler’de beni Ruhi Su ile tanıştırdı. Aynı evde şair Ahmed Arif de vardı. Ben nasıl mutlu olduğumu sözcüklerle anlatamam. Benim saz çaldığımı öğrenince Ruhi Su bana sazını uzattı ve Pir Sultan Abdal’dan bir türkü okumamı istedi. Türkünün bitiminde bana, «Neden kendi müziğimizi, kendi türkülerimizi okumuyorsun da batı müziğini icra ediyorsun» dedi. Bu soru karşısında o kadar utanmıştım ve sıkılmıştım ki, yüzüm kıpkırmızı oldu. Yüzümün allak bullak olduğunu fark edince bana, «Emperyalistler, sadece ekonomik olarak ülkeleri soymazlar. Kültür emperyalizmini de beraberlerinde getirirler» dedi. Ve ekledi: «İki gün sonra bana gel, sana plak yaptıralım». O gece sabaha kadar uyuyamadım. Yıl 1967. İlk kırkbeşlik plağım Ruhi Su usta sayesinde çıktı. Adı «Talancı»ydı. Plak çok tutmuştu…

1968 yılı ile 1980 yılları arasında 17 kez cezaevine girdim, hapis yattım. Bu da ulusal değerlerimizi korumak adınaydı.

Elbette ki çoksesli müzikte bağlamanın yeri vardır. Örneklere gelince: Arif Sağ, Berlin Filarmoni Orkestrası’yla yaptı. Fransız Rabat, ünlü bir orkesta şefidir ve orkestrasında iki de saz vardır. Ayrıca bu orkestra Tülay German’a da bir plağında eşlik etmiş ve bizim sazı da kullanmıştır.

TEMMUZ 2003

Kaynak: Last.fm

Bu sayfada bulunan metinlerin kaynağı sonunda belirtilmiştir. İçeriklerin hatalı ya da uygunsuz olduğunu düşünüyorsanız lütfen bizi bilgilendirin.